Pazar, Eylül 17, 2023

on iki nisan iki bin yirmi bir

Bakın, ben çok büyük acılar yaşadım. Hayır, aslında tam olarak öyle değil.

Bakın, ben de herkes gibi acı tecrübeler yaşadım. Bazıları gerçekten travmatik olaylardı. Bazıları her an başımıza gelebilecek türden şeylerdi. Bazılarını da sanırım ben büyüttüm. Büyüttüğüm acılara daha fazla zaman ve emek harcamam biraz tuhaftı.

Mesela bir keresinde üzüntüden iştahım öyle kesilmişti ki, 43 kiloya düşmüştüm. Ölmeden yok olmayı neredeyse başaracaktım. Ev arkadaşım her akşam bir şekilde konuyu derdime getiriyor, benimle bunun üzerine uzun uzun konuşuyor, sonra da zavallı dostuna teselli vermiş olmanın haklı gururuyla odasına çekiliyordu. Sanırım birine destek olmanın hazzına kendini biraz fazla kaptırmıştı ve işler yoluna girerse yaşamdaki amacını kaybedecekmiş gibi hissetmeye başlamıştı. Onun her şeyi daha da zorlaştıran iyi niyetiyle depresyonda epey ilerleme sağlamıştım. Ta ki bir gün şantiyede çalışanlarımızdan biri yanıma gelip şunu sorana kadar: "Abla durum gerçekten bu kadar kötü mü?"

Değildi.

Böylece o akşam çok sevdiğim kokoreççiye gidip karnımı güzelce doyurdum. Ve ertesi akşam. Ve daha ertesi akşam. Her yarım ekmek kokoreçte derdimden uzaklaşmayı ve kendimi kedere teslim etmemeyi iyice öğrendim... demek isterdim ama işler tam planladığım gibi gitmedi.

Evet, ben, beceriksiz Ailanthus'unuz, kokoreç tedavimi hızlandırmak amacıyla "acı çekme, dert etme, üzüntü, can sıkıntısı, darlanma" gibi kodlarımın sayısal değerlerini kurcalarken, hepsini... yanlışlıkla... geri döndürülemez şekilde... sildim. 

Çarşamba, Ağustos 09, 2023

on dokuz mart iki bin yirmi bir

Sanırım üç gün olmuştu. Belki de daha fazla. Günden güne zaman kavramını yitiriyorum. Bir şey bir saat önce mi gerçekleşti yoksa bir hafta önce mi karar vermekte zorlanıyorum. Ne diyordum? Sanırım üç gün olmuştu. Ya da üç dakika. Üzerinden ne kadar zaman geçtiğinin ne önemi var? Sonuçta bu şey oldu ve bunu kimse değiştiremez. Evet, üç gün olmuştu. Üç gün, yedi saat, on bir dakika, beş saniye, ve altı, ve yedi, ve sekiz, ve dokuz...


Cumartesi, Ağustos 05, 2023

şiyir gibisine

Ben yuvaya dönmeyi reddeden karıncayım
Evet o tuhaf kalabalığı terk ediyorum
Küçük asi bir karıncayım
Ve kışı dert etmiyorum
Ben ilk günahkar karıncayım
Doğamı inkar ediyorum
Ve karınca adımlarımla yerleri inletiyorum

on bir haziran iki bin on dört

Cuma, Ağustos 04, 2023

on sekiz temmuz iki bin yirmi bir

Merhaba Adelhayd Teyze

Nasılsa yakında fark edersin, saklamaya gerek yok, bu ara işler pek yolunda gitmiyor. Uzandığım yerden şu pencereye, şu dans eden ağaç dallarına, gelip geçen bulutlara baka baka (geceleri uçak görmek de mümkün, en azından ışıklarını) kafamı karıştırmayı başardım. Yıllar içinde titizlikle sıyrıldığım tüm düşünceler bir anda tepeme üşüştüler. Bu doğru, büyük projem battı.

Ne neyin karşılığı, bir şey sebep mi yoksa sonuç mu asla ayırt edemiyorum. Ortalama bir fikre vardığımda ise konu çoktan önemini kaybetmiş oluyor. Bir yığını düzenleyebilmek için o yığını oluşturan şeylerin ne işe yaradıklarını bilmem gerekiyor. Aksi halde yaptığım, yerlerini değiştirdiğim yeni bir yığın oluşturmaktan başka nedir ki?

Ah Adelhayd Teyze, zihnimin en aydınlık saatlerinde bulaşık topluyor olmasaydım belki ortalık bu kadar karışmazdı. Sanırım buraya ayak uyduramayacağımı artık kabul etmeliyim. Şansımı başka bir dünyada denemem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Bilemiyorum, belki de sadece yatağın yönünü değiştirmek yeterlidir. Ne dersin?

Sevgiler
Ailanthus